Kara Yazim Ak Olurmu Sadece Sevgi
Download File >>> https://urllie.com/2tEiM0
Sevmeyen ruhların olgunlaşıp insanî semalara yükselmelerine imkân yoktur. Evet onlar yüzlerce sene yaşasalar dahi olgunluk adına bir çuvaldız boyu yol alamazlar. Sevgiden mahrum bu sineler, bir türlü egonun karanlık labirentlerinden kurtulamadıkları için, kimseyi sevemez, sevgiyi sezemez ve varlığın sinesindeki muhabbetten habersiz olarak kahrolur giderler.
Ne var ki günümüzde insanlık böyle bir sevgi ve muhabbete hasret gidiyor. Her yerde vahşet diz boyu. Dünyanın farklı yerlerinde soykırımlar yaşanıyor. Türlü türlü şenaatler, denaetler irtikâp ediliyor. Sağda solda duyulan sadece zalimlerin hay-huyu, mazlum ve mağdurların da iniltileri. İnsanlar kan düşünüyor, kan döküyor, kan kokluyor. Ortalık âdeta katillere emanet. Tarihten bugüne sürekli kinler, nefretler körüklenmiş ve insanlar birbirinin düşmanı hâline getirilmiş. Herkes bir başkasının tepesine binmek ve kendi hâkimiyetini güçlendirmek için bahane arıyor.
Şiddetli ret edici tutumu olan ailelerde çocuğa karşı düşmanmış gibi davranılır. Şefkat, sevgi, sıcaklık verilmez. Öz evlatları olduğu halde anne baba tarafından çocuk üvey evlat muamelesi görmektedir. Bazen sadece anne bazen de sadece baba çocuğu ret eder. Ama genelde aile içinde çocuğa soğuk davranılır.
Ailede dengesizlik ve tutarsızlık çocuklar arasında ki davranışlarda farklılıklar ortaya çıkarabilmektedir. Hiçbir anne ve baba çocuk ayırımı yaptığını kabul etmez."Beş parmaktan birini kes bakalım hangisi acımayacak."denilirken beş parmağın eşit yaratılmadığının ve hepsinin birbirinden farklı olduğunun acaba farkında değiller midir? Bütün çocukların eşit düzeyde sevildiklerini söylemelerine rağmen kimi anne babanın bazı çocuklarını daha çok sevdikleri gözlenmektedir. Böyle durumlarda anne babalar sevdikleri çocuklara daha fazla zaman ayırır ve onları kayırırlar. Evdeki diğer kardeşler bu durumu fark ettikleri andan itibaren hem anne babaya hem de kardeşlerine karşı kıskançlık ve kin duyguları beslemeye başlarlar. Anne babanın gözündeki bu kardeşi düşürmeye ve onu kötülemeye çalışırlar. Amaç anne ve babadan biraz daha fazla ilgi ve sevgi koparabilmektir.
Eğer aile ortamı çocuğa kendi benliğini, kimliğini, duygu ve düşüncelerini anlatma özgürlüğü veriyorsa çocuk sağlıklı bir biçimde olgunlaşma yolunda gelişir. Ana babanın denetimli serbest bırakması çocuğun kendisini geliştirici imkânları önüne sunması demektir. Çocuk daha yaratıcı ve daha toplumsal bir birey olarak yetişecektir. Bu tutum içersindeki ana babalar olgun insanlardır. Aileyi ilgilendiren kararlar alınırken çocuğunda fikri alınır."Daha o çocuk. Bu işten o ne anlar."Mantığı bu aileler de görülmez. Bu tür ailelerde çocukta bizimle yaşıyor. Ve alacağımız kararlarda onun da söz hakkı olmalıdır. Düşüncesi hakimdir. Aile fertlerinin hepsinin eşit söz ve oy hakkı vardır. Çocuğun bir birey olarak ailesini sevip sayan ama bağımsız bir fert olması gerektiği inancı mevcuttur. Çocuğa sevgi ve saygı gösterilir. Çocuğun kendi düşünce ve fikirlerini (ne kadar mantıksız olursa da olsun) açıklama fırsatı verilir. Çocuk susmaya değil konuşmaya teşvik edilir.
Aile her şeyden önce çok iyi rehberdir. Çocuğa yol gösterilir ama alacağı kararlar konusunda serbest bırakılır çocuğa birçok alternatif sunulur. Seçim sadece çocuğa aittir. Seçimin sonucuna katlanması da çocuğundur. Böylelikle çocuğa nasıl karar vereceği aldığı kararların sonucuna da nasıl katlanacağı öğretilir."Karar senin kararın. Sonuçta aldığın karar kadar senin çünkü yaşadığın hayat sadece ve sadece sana aittir."Düşüncesi ailede hakimdir. Çocuğun ailede kendine özgü bir yeri vardır. Ailenin diğer üyelerinin istek ve ihtiyaçları, denge içinde karşılanır.
Kuralları uygulamadaki kararlılık ve tutarlılık, disiplinde "olmazsa olmaz" koşuludur. Ne var ki okulumuzun bu kararlılığı ve tutarlılığını, mantıksız bir katılık ve sertlikle karıştırmamak gerekir. Doğru disiplin ortamı, sınırsız sevgi ve güven ile kararlılığı bir aradayaşatabilenortamdır.
Bazıları ise her zaman birinin 'fiziksel' varlığına ihtiyaç duymazlar. Ama yaptıkları her işin başkalarınca onaylanmasını ve takdir edilmesini beklerler. Onlar için kendilerinin değil, başkalarının görüşleri önemlidir. Yalnız başlarına karar veremezler. Yakınlarının sevgi ve desteğini kaybetmemek için, katılmadıkları fikirlere bile karşı çıkmazlar.
Kişi içinde bulunduğu durumların veya yaşadığı olayların yalnızca olumsuz sonuçlarına odaklanır. Mesleğini sevmeyen bir doktor klinikte sadece ölen hastalarını görür. Acısını dindirdiği, hayata döndürdüğü kişileri fark ermez. Titiz bir koca, karısının sevgi dolu ve iyi huylu biri olduğunu görmez; dikilmeyen söküklerden, iyi ısıtılmayan yemeklerden, ütüsü bozuk pantolonlardan yakınır durur. Bardağın hep boş tarafını gören birinin depresyona yakalanması oldukça kolaydır.
0-1 YAŞ DÖNEMİYeryüzünde tüm canlılar arasında başkasının bakımına en uzun süre ve tümüyle gereksinimi olan tek varlık hiç kuşkusuz insandır.Gözü iyi seçmeyen kulağı yalnızca gürültüleri algılayan yeni doğmuş bir bebek yalnızca kendi bedeninden gelen uyaranlara karşı çok duyarlıdır:başka bir deyimle bebeğin antenleri çevreye değil kendine dönüktür. Emme dürtüsü o denli güçlüdür ki uykuda da sürer. Uykuya dalarken emme hızlanır:emme bebekte bir gevşeme yapar haz sağlar. Bu nedenle ağzına konan emzik uykuya geçişini kolaylaştırır.Bebeğin tam anlamıyla içe dönük yaşadığı bu ilk 2-3 aya normal otistik devre denir. Uyanıklık süresinin biraz uzamasıyla yavaş yavaş dışa dönüklük başlar. Ancak yine de içten gelen uyaranlar belirli bir eşiği aşınca bebekte iç denge hemen bozulur organizmada bir gerginlik meydana gelir ve bebek buna tepkisini tüm bedeni ile tepinerek ağlayarak terleyerek titreyerek idrarını yaparak gösterir. Tepkisi globaldir. Beklemeye dayanamaz bütünüyle isteklerin doyumu son derece önemlidir. Bebeğin doğumdan itibaren emme ve yakalama refleksleri vardır. Ancak 3-4aylıkta görüş alanı içine çıngırak gibi bir obje konursa elini uzatıp objeyi yakalayabilir ancak bebeğin eli ve obje aynı anda görüş alanı içinde değilse kendiliğinden uzanıp yakalama yeteneği yoktur. 5. Aydan itibaren bebek elini bir objeye uzatıp ağzına götürme yeteneğine kavuşur.Biliçsel gelişimde ikinci adım hafızanın gelişimidir. Bebek ilk haftalardan başlayarak kendisini rahat hissettiği zamanlarda veya çıngırak gibi bir objeyi gördüğünde gülümser. Ancak 6 aylıktan küçük bebek alıştığı yüzü yabancıdan ayırt edemez kendisi ile ilgilenen hareket eden her insana gülümseyebilir. Oysa 6. Ayın sonunda artık tanıma başlar. Örneğin bebek annesinin gidişini gözleri ile izler biberonu görünce ona uzanır biberonun üzeri örtülse onu gözleri ile arar. Annenin ve biberonun imajı artık hafıza merkezinde yer etmeye başlamıştır.Bu nedenle 6-7. Aylardan başlayarak bebek kendisine iğne yapan doktoru veya hemşireyi tanımaya başlar.Bugün tüm bilimsel araştırma sonuçlarına göre başlangıçta bebek anneye veya anne yerine geçen kişiye karşı özel bir bağlılığın olduğu sanılmamaktadır. Oysa çocuğun gereksinimleri karşılandıkça 3-6. Aylarda bebekte anneye karşı bağlanma duygusu gelişmeye başlar. 6. Ayda bu bağlanma duygusu öyle kuvvetlidir ki annenin kaybı ağır bebeklik depresyonuna yol açabilir hatta bu yokluğun uzun sürmesi ileriki kişilik gelişiminde önemli zedelenmelere neden olabilir.Annenin çocuğa karşı tüm içsel tepkileri en iyi rol yapanlarda bile kişinin bilinçli veya bilinçdışı tavırlarına yansır. Aşırı endişe telaş korku aşırı güvensizlik pişmanlık isyan bebeğin varlığını kabullenememe veya onu benimseme sevgi ilgi gibi tüm duyguları bebeği beslerken onu alırken tutarken yerine koyarken özetle onunla beraberliğindeki tüm davranışlarda kendisini eleverir. İşte annenin davranışları bebeğin alıcı yeteneklerine uyarsa anne ile bebek arasında dengeli bir beraberlik devamlı biçimde sağlanırsa bebeğin bedensel olarak da bir bozukluğu yoksa bebeğin uykusu rahat ve derindir beslenmesi barsakları normaldir bebek huzurludur. Annenin kendisini hep seveceğinden hep isteyeceğinden onu hiç terk etmeyeceğinden emin olma duygusu çocukta temel güven duygusunun çekirdeğini oluşturur Böylece çocuk önce kendisini devamlı seven koruyan anneye güvenir sonra korunduğu sevildiği gereksiz yere terk edilmediği için kendi benliğini sevilen değer olarak hisseder. Kısaca kendine güvenmeye başlar.Tam aksine annenin hamileliği ileri şekilde huzursuz devam etmişse bebeğin bundan olumsuz şekilde etkilenmesi büyük olasılıktır. Annenin hamileyken veya bebeğin doğumundan itibaren annenin sürekli huzursuzluğu duygusal çelişkileri çaresizliği bebek ile anne arasında dengeli beraberliğin kurulamaması hiçbir organik neden bulunamamasına karşın bebekte uyku ve yeme problemlerine gaz sancılarına yol açabilir.Böyle bir durumda hiç kuşkusuz önce annenin sorunlarının ele alınması ve annenin rahatlatılması gerekir.1-3 YAŞ DÖNEMİBu dönemin en belirgin özelliği çocuğun istemli hareketleri yapabilme yeteneklerini kazanmasıdır. Bu dönem onun çevresini etkin biçimde tanıyabileceği kendi kendine keşifler yapacağı ve kendine güvenini geliştireceği bir süreçtir. Bu dönem çocuk için olduğu kadar anne içinde bir öğrenme dönemidir. Çocuk evi dolaşır ve yeni şeyler öğrenirken annede o zamana kadar aklına getirmediği biçimde çocuğunun nerelere girip çıkabileceğini nereleri karıştırabileceği ve ne gibi tehlikelerle karşılaşacağını öğrenir. Çocuğun 1-3 yaş dönemi diğer bir isimle sıralama çağına girmesi annelere yeni bir yükümlülük getirir. Bu çağda çocuğu olan annenin ilk yapacağı şey evinin düzeni konusunda bir karar vermesidir: Evi sadece büyüklere özgü bir ev mi olacaktır yoksa çocuklu bir ev mi ? Bu dönemde annenin yapması gereken şey Çocuğun erişebileceği yerlerdeki onun için tehlikeli olabilecek şeyleri ve annenin değer verdiği vazo biblo gibi şeyleri çocuğun uzanamayacağı yüksekte bir yere kaldırmaktır. Ancak bu çağdaki çocuğunuza karşı davranışınızı çok ölçülü ayarlamak gerekir. Çünkü çocuğunuzu karşılaşabileceği tehlikelerden korumaya çalışırken aşırı koruyucu olabilirsiniz ki bu ikisi birbirinden çok ayrı şeylerdir. Çocuğunuz kendi kendine fark edemeyeceği şeylere karşı korumaya muhtaçtır. Gerçekten tehlikeli bir durum yokken de onu fazlasıyla sakınırsanız çocuğunuza yersiz korkular aşılamaktan onun kendine güvenini yok etmekten başka bir şey yapmış olmazsınız. Bu dönemde önemli olan başka bir nokta da ailenin çocuğu tuvalet eğitimine alıştırma çabasıdır. Bu çocuğa kendi dışkısını başkalarının isteğine bağlı olarak tutmayı veya bırakmayı öğretmek demektir. Kısaca aile çocuğun kendi tutma- bırakma hazzına karışmakta onun bu serbest seçimine egemen olmaya çabalamaktadır. Sabırlı ve sevgi dolu anne çocuğun kendi dışkılaması üzerinde kontrol kazanmış olmasını belirttikleri sevinç işaretiyle ödüllendirirlerse yalnızca kendi akıllarına geldiği zaman ve yerde değil de çocuğun zaten bu gereksinimi duyduğu zaman ve işaretlere göre tuvalet eğitimini uygularlarsa bu çocuk için sorun olmadan rahatça çözümlenir. Oysaki çocuk daha bu kontrolü kazanmadan onu erkenden tuvalet eğitimine zorlayan titiz çevreler veya sabırsız aceleci baskıcı şekilde çocuğun dışkısını kendi düşündükleri yer ve zamanda yapmasına çabalayan erişkinler veya çocuğu cezalandıran tutumlar çocuğa kendi istemli organlarını kontrol edebildiği hazzını duymasından yoksun bırakıyor demektir. Bu durumda çocuk kendi içinde çift isyan ve çift yenilgi ile karşılaşır. Hem kendi anal içgüdülerine karşı güçsüz duruma gelir hem de dışındaki kimselere yenilmiştir. Her iki durumda da çocuk gerginlik içindedir. Bu gerginlikten kurtulmak için bilinç dışı savunma mekanizmalarına sığınır. Örneğin ya bir önceki bebeklik dönemine geriler bebekleşir ya da erişkinlerin kendisini kontrol etme çabalarına boyun eğer sanki kimsenin eline koz vermek istemiyormuşçasına aşırı bir kontrole kendini zorlar. Bu durumda çocuktan düzenli ve temiz olması bekleniyorsa aşırı düzenli ve temiz durumuna gelir. Böylece kendisinden istenenleri fazlasıyla yerine getirmeye çabalayan kendi aşırı kontrolünde doyum arayan titiz bir kişilik oluşmaktadır. Ya da bütün bu disiplin ve baskılara karşı inatçı hiçbir kontrol ve kural tanımayan isyankar kişilik gelişir. Her iki eğilim arasında kararsızlıkla bocalayan çocukta ise kararsız bir kişiliğin temelleri atılır. Özet olarak bu dönem de en sık gözlenen belirtiler : öfke nöbetleri , tuvalet eğitimi güçlükleri ve anneden ayrılığa bağlı olarak ortaya çıkabilecek ayrılık anksiyete (endişe - korku) dir.0-16 AY DÖNEMİNDE RASTLANAN PSİKOLOJİK KÖKENLİ BAZI DAVRANIŞLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :Genellikle çocuk sağlıklıdır Çocukta psikolojik bozukluk akla gelmelidir 0-1 AYÇok sık beslenme isteğiTartı duraklamasıPişiklerAşırı kusmaBeslenmeden doyum sağlamamaGöz temasının kurulamamasıSürekli kucağa alınmak istemekBaşını tutamamaDışkı yaparken sıkıntılı görünüm ve yüzün kızarmasıBeslenmeye istek göstermemeParmak emmeEllerini kullanmada (anne göğsüne veya biberon şişesine elleriyle tutunmak ) yetersizlikBaş ve yüzde tike benzer hareketler 781b155fdc